Rusya Federasyonun 22 (özerk) cumhuriyeti var. Bunların
ekserisi 100 yıl kadar önce kuruldu. 1917 Ekim Bolşevik devriminden sonra Lenin
Çarlık Rusya’sının çok uluslu bir imparatorluk olduğunu vurguladı. Her ulusun
da bu yeni rejimde eşitliğini vurgulamak için kendi etnik adlarını tescilleyen
birlik, özerk cumhuriyetler ve özerk bölgeler oluşturdu.
Şu anda Rusya’da Ruslardan sonra nüfus olarak 5, 5 milyon
nüfusları ile ikinci durumda olan Tatarlara da bir özerk cumhuriyet bahşedildi.
Ancak bu kolay olmadı.
Tarihi süreç
Rusya’nın Avrupa kısmındaki Orta İdel (Volga)-Ural bölgesinde
yaşayan Türki Tatar-Başkurtların, genel olarak Rusya’da Rus olmayan azınlık
halkların kaderi Şubat 1917 devrimi ile kökten değişikliğe uğramıştı. Çarın
devrilmesinden sonra ortaya çıkan özgür ortamdan hemen herkes yararlanmak
istedi. Bugün Başkurdistan’ın başkenti olan Ufa’da serbest seçimlerle teşkil
edilen “İç Rusya ve Sibir Müslüman Türk-Tatarlarının Millet Meclisi” 6 Ocak
1918’de “İdil-Ural Devleti” projesini kabul etmişti. Bu proje bugün bu
bölgedeki üç Fin-Ogur (Mari-el, Mordva, Udmurt), üç Türki (Tatar, Başkurt,
Çuvaş) cumhuriyetlerini ve civar bölgeleri kapsıyordu. Böylece bu halklar ekonomik, yeraltı ve yerüstü
zenginlikleri açısından güçlü bir demokratik ülke olabileceklerdi.
Ancak aynı yılın 22 Mart ayında Stalin’in başında bulunduğu Narkomnats
(Milletler Halk Komiserliği) “Tatar-Başkurt Sovyet Cumhuriyeti”ni ilan etti.
Böylece bölge insanlarını İdil-Ural Devleti projesinden uzaklaştırmak ve kendi
tarafına çekmek istedi. Diğer taraftan ise tanınmış tarihçi Zeki Velidi (Togan)
“Küçük Başkurdistan”ı ilan etmişti. Böylece Millet Meclisi’nin projesine ters
düşmüştü. Ayrıca iç savaş şartlarında kendine küçük bir ordu da kurmuştu. Şimdiki
Tataristan’ın başkenti Kazan’da bulunan 50-60 binlik Müslüman askerlerden
oluşan bir güce sahip “Harbi (askeri) Şura” Millet Meclisi’nin emri altına
girmemişti. Böylece bölgedeki Türkiler
zaten bölünmüşlerdi. Tabii ki bu durum Bolşeviklerin çok işine gelmişti.
Sonuçta Bolşevikler iç savaşta galebe çalınca, Komünist
Partisi Merkezi Komitesi 13 Aralık 1919’da Tatar-Başkurt Cumhuriyetini kurma
kararını lağv etti. Böylece iki kardeş halkın birleşme ihtimali suya düştü.
Zaten Moskova azınlıkların iş birliğini değil, aralarında bölünmelerini ve
düşmanlaşmalarını istiyordu. “Böl ve idare et!” prensibi siyasette sıkça
kullanılan bir metottur. Bu karardan bir gün önce ise Zeki Velidi askerleri ile
birlikte Bolşevikler safına geçti. Bu desteği dolaysıyla onun ön gördüğü
“Başkurt Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin” kurulduğu ilan edildi.
Bu Tatar-Başkurt kardeşliğine büyük bir darbe oldu. Nüfusları
çok daha fazla olmasına rağmen Tatarlara ise hiçbir şey vaat edilmedi. Tatarlar
Araf’ta kalmışlardı. Onlar Millet Meclisini kurdukları için
cezalandırılmışlardı. Hatta onlara herhangi bir statü vereme fikri ağır basmaya
başlamıştı.
Acaba bölge Türkileri ve Müslüman askerlerinden oluşan “Harbi
Şura” Millet Meclisi etrafında toplansa, Zeki Velidi “Başkurtçuluk” davası ile
ortaya çıkmasa bugün bu bölgede bağımsız bir ülke olur muydu? Tahmini zor. Bundan insanlar ders alırlar mı?
O da belirsiz.
Tatar ASSR (ÖSSC)
27 Mayıs 1920’de nihayet Kalinin, Lenin ve İnukitze imzaları
ile Tatar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini kurma kararı ilan edildi. İşte
bu tarihi günde Tatarların kaderi de belirlenmiş oldu. Çünkü bu cumhuriyet öyle
dizayn edildi ki, Tatarların ancak %25’i sığacak kadar ufak bir yüzölçümüne
hapsedildiler. Buna rağmen 2000’lere kadar %50’lik bir nüfusa erişemediler. Çünkü
buraya 1950’li yıllarda Rus işçileri getirildi. Yüzölçümü 67.836 km² iken,
Başkurdistan’a iki mislinden fazla bir bölge bahşedildi (143.600 km²). Bu başka
nedenler bu iki kardeş Türki halkı birbirine düşman etmiş bulunmaktadır.
Tataristan
Cumhuriyeti
1920’den
1991’e kadar süren 71 yıllık Sovyet döneminde Tatar dil, edebiyat ve sanatında
hayli gelişmeler oldu. Köy halkının büyük kısmı Kazan’a göçtü. Bütün Sovyet
halkları gibi hemen herkes orta öğretim gördü. Bilim alanında da Tatarlardan
dünyaca tanınmış şahıslar yetişti. Tataristan petrol yatakları, endüstrisi ve
tarımı ile merkeze para aktaran seçme cumhuriyetlerden biri oldu. Bu başarılara
rağmen Tatar dili önemini kaybetti. Tatarların 1,5 milyonu ana dilini
bilmemekte. Bilenler de sanat ve edebiyat dışında ancak evde kullanmaktadırlar.
Yani hızlı bir Ruslaşma söz konusudur. Gerek Sovyet gerekse Putin rejimi bütün
azınlıkların Ruslaşmayı arzu etmekte ve gereğini yapmaktadır.
Sovyetler
Birliğinin yıkılmasında bu yana neredeyse 30 yılda başta bir takım hak alma
mücadeleleri olmuşsa da şimdiki Tataristan yönetimi Putin’in ağzına
bakmaktadır. Örnek olarak cumhuriyetteki Tatarca dil eğitiminin seçmeli hale
getirilmesine itirazı olmamıştır.
Dört
yılda bir Rusya’daki ve Yabancı ülkelerdeki Tatarlar davet edilerek kurultaylar
yapılmaktadır. Ayrıca “Sabantuy” adı verilen yaz festivalleri düzenlenmektedir.
İstanbul’da da bir ticari temsilcilikleri bulunmaktadır. Ancak Tatarlar dünyaya
oldukça kapalı bir topluluk durumundadırlar. Rusçanın dışında pek azı yabancı
bir dil bilmektedir.
Sonuç
Tatar
ÖSSC 100. Yılı kutlamasını bir gurur vesilesi yapmak gerekir mi? 468 yıldan
beri Rus hakimiyetinde yaşayan bir topluluk en ufak şeylere yapışarak belki de
kimliğini korumaya çalışmaktadır. Dolaysıyla bize “bayramınız kutlu olsun!”,
demek düşer.