Nevzat
Yalçıntaş Fransa’da Caen Üniversitesinde Doktorasını yapmış, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim üyeliği görevinde bulunmuş, 1971
yılında profesör olmuştur. 1960-1980 yılları arasında bu üniversitenin
kadrosunda bulunuyordu. 1968-1970 yıllarında Devlet Planlama Teşkilâtı Sosyal
Planlama Daire Başkanı, 1969-1970 yıllarında vekâleten İktisadî Planlama Daire
Başkanı, 1973-1975’te Avrupa Göçmen İşçiler Kurulu Üyeliği, 1975 yılında bir
kaç ay TRT Genel Müdürlüğü, 1982-1986’da İslam Kalkınma Bankası Araştırma ve
Eğitim Enstitüsü Kurucu Başkanlığı, 1986-1990 yıllarında Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği Başkanlık Baş Müşaviri ve Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı
görevlerini yerine getirmiştir[1].
1998 ile 2004 yıllarında Aydınlar Ocağı Genel Başkanlığına da yapmıştı.
21. dönemde
Fazilet Partisinden (1999-2002) ve 22. dönemde kurucusu bulunduğu AK Partiden
İstanbul milletvekilliğine seçilmişti (2002-2007). 2009 yılında Türkiye Gazetesi başyazarlığı, daha sonra ise Tercüman gazetesinde
yazarlık yapmıştı.
Oğlu
Dr. Murat Yalçıntaş İstanbul Ticarete Odası Başkanı ve İstanbul Ticarete
Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ilen 2010 yılında yolsuzluk suçlaması ile
tutuklanmıştı. Bir süre hapiste yattıktan sonra serbest bırakılmışsa da, oğluna
yapılan bu suçlama dolayısıyla baba Nevzat Yalçıntaş’ın o dönemde Başbakan olan
Recep Tayyip Erdoğan ile araları soğumuştu.
Bilhassa
son yıllarda kaleme aldığı 4-5 eseri de bulunmaktadır. İlber Ortaylı ve
Mümtaz’er Türköne ile birlikte kaleme aldıkları 2014 yılında Yakamoz Yayınları
tarafından çıkarılan 192 sayfalık Türkler
İslamiyet ve Hilafet (ISBN: 9786053840367) adlı eser dikkati çekmiştir. Bunun
dışında bir nevi otobiyografisi olan çok kapsamlı Türkiye'yi Yükselten Yıllar – Hatıralar, 2. bsk (İstanbul: İşaret Yayınları 2012), 968
s. (ISBN: 9789753502504) kendisi hakkında her türlü bilgiyi içermektedir.
Kendisi
ile ilk birlikteliğimiz 1991 yılına kadar dayanır. Dolayısıyla çeyrek asırdır
tanışırdık. 17-23 Mart 1991 tarihinde, henüz Sovyetler Birliğinin yıkılmadığı
dönemde Kırım’da “Uluslararası İsmail Gasprinski Konferansı” vesilesi ile
Nevzat Hoca ile birlikte bulunmuştuk. Hoca Bahçesaray’da, o tarihlerde müze
olarak kullanılan Kırım Hanlarının Sarayında Sovyet döneminin belki de ilk
namazını kıldırmıştı. Ben bu olayın fotoğraflarını İpek Yolu (Ankara. Türk Tarih Kurumu Yayınları 1999) adlı eserimde
yayımlamıştım.
Bundan
sonra ilişkilerimiz değişik toplantılarda karşılaştığımızda devam etmişti. Beni
nerde görse, benden sitayişle bahseder, Türk Dünyasının en önemli bilim adamı
der ve yanındakilere böyle tanırdı. Benden, çıkan kitaplarımın birer nüshasını
isterdi.
Beni
gerçek anlamda takdir etmişliği sırf lafta kalmadı. 2007 yılında Yeditepe Üniversitesi iş akdimi
uzatmayıp, işsiz kalarak bir bunalım içindeyken 2008 baharında ek ders, 2008
güzünde ise tam kadrolu olarak İstanbul Ticaret Üniversitesine girmeme vesile
olmuştu. Son olarak Şubat 2016’da İstanbul Aydın Üniversitesine intisap ettiğimi
duyunca bana iltifatlar yağdırmıştı.
Kendisi
ile son olarak ise TASAM’ın İstanbul’da düzenlediği “5. Dünya Türk Forumu”nda, 2 Haziran 2016’da
birlikte olmuş, hayli sohbet de etmiştik. Bunun son görüşmemiz olacağını
anlayamamışım.
Türk
Dünyası çalışmalarına katkısı olmuş bir siyasetçiydi. İşte bana da en çok bu
yönü ilginç geliyordu. İlk günden son güne kadar bu özelliğini korumuştu.
Yokluğunu
hissedecek, samimiyetini özleyeceğiz. Nur içinde yatsın!